22 Kasım 2010 Pazartesi

ışık, biraz daha IŞIK..


İçeri girdi. girişten başlayarak tüm ışıkları teker teker yaktı. koltuğun arkasına hızla ilerledi. ayakkabıları hala ayağındaydı. çantası omzunda.fişi taktı.abajur az da olsa aydınlattı salonu.koridora doğru yürüdü.karanlıktı.biraz daha ışık için buzdolabının yanında düğmeyi aradı gözünü koridordan ayırmadan.yandı.biraz daha ışık.en sevdiği bölüm şimdi başlamıştı.bunu yaparken kendini başka yerlerde hayal ederdi.saniyeler sürerdi sadece.başka bir evde, başka bir koridorda,başka biri olurdu.düğmeyi çevirdi.yavaşça aydınlanan koridorda bir an için yoktu.soluna uzandı.düğmeye bastı ve hızlıca açtı banyonun kapısını.temiz.hemen kafasını sağa doğru çevirdi vakit kaybetmeden.en zorlusu burasıydı.hemen önünde ve sağında iki kapı daha.önce sağ kapıya davranırsa içeri girdiğinde düğmeyi açana kadar geçen zaman içinde arkasında kalan koridoru göremeyecekti.önündeki kapıya yürüseydi henüz aydınlanmamış olan diğerinin önünden savunmasızca geçmiş olacaktı.hep tereddütte kalmıştı.kısa sürdü.sağındaki kapıya yürüdü.ardına kadar açtı.bir adım geriden düğmeyi aradı.ışık.hemen çevirdi kafasını hızlıca atıldı son kapıya.aynı anda hem düğmeyi hem kapıyı açtı.odanın ortasına kadar yürüdü.rahattı.son odadaydı.arkasında karanlık köşe bırakmamıştı.birden bir şeyin koridordan hızlıca salona doğru geçtiğini gördü.gördü mü?sadece gözünün ucuyla.dev adımlarla salona koştu.balkon kapısı açıktı.tereddüt etmek yoktu artık.hemen perdeyi açtı.yok.o anda beyninde şimşekler çaktı.gözünde ani bir ışık parlaması sanki.bir kapı daha kalmıştı.her zaman çantasını bıraktığı koltuğun yanında bir kapı daha.salon içinde bir oda daha.hemen kendine geldi.rahat bir nefes aldı.kapı oynamamıştı bile.oynasa bilirdi.oynasa bunu tüm komşular bilirdi nerdeyse.ahşap kapı öylesine kükrerdi ki oynadığında ona hak verirdiniz.yine de baktı.temkinliydi.sadece bir göz yanılsaması olduğuna inandı.ve tüm bu aydınlıkta artık içi rahat ayakkabılarını çıkarttı.çantasını yine aynı yere,koltuğun üstüne bıraktı.açtığı gereksiz bütün ışıkları bir bir söndürdü.masanın üzerinden bir çikolata attı ağzına.

Kendine ayırabildiğini sandığı tek akşamda oturduğu yerden devam eden göz yanılsamalarıyla günü bitirdi.böyle bitmemeliydi tatili..

5 Eylül 2010 Pazar

Nasıl yaptım bunu dedim kendime. aç karnımı doyurmaktan fazlası olmalıydı nedeni.özendim mi bunu ustalıkla yapanlara.yoksa tür olarak vahşiliğimi mi kanıtlamak istedim kendime.acımasızlığım o kalabalığın içinden kendime döndüğümde bitmeliydi oysa.yapamadım.devam ettim.sonunu görmek istedim.her insan hayatında bir kez de olsa bu vahşeti yaşamıştır dedim.hangi tarafta olduğunu anlamaya çalışmıştır.bulaşmıştır eli bir masumun kanına.ya soğukkanlılıkla devam etmiştir bu yolda; ya da lanet etmiştir yaptıklarına.
Mide bulantısı ve titremenin ardından toktum artık. ama dedim ya devam ettim. o büyük insan egom devam etmemi istedi benden. zayıftım. çaresiz katlandım. ellerimi ne kadar yıkasam da çıkaramadım kokusunu.kanı her yanıma bulaşmıştı bir kere üstelik.acemiliğim,kendimi yapmak zorunda bıraktığım şey için kontrolümü başlarda tamamen yitirmeme yaradı denebilir.
Yaptım evet. sadece bir kısmını yiyebilsem de, bıçak marifetiyle karınlarını yarıp iç organlarını çıkarttığım balıklar ızgara edilmişlerdi bir kere. artık koku tüm eve yayılmıştı. koca bir kase salata eşlik etti yanlarına. bir hiç için elimi kana bulamıştım. üstelik rakı almayı da unutmuştum gelirken.
Bir daha asla yapamayacağımı düşündüğüm bir şey artık balık ayıklamak.tüm balıklardan özür dilerim….

7 Ağustos 2010 Cumartesi

o da ne?..havada bir rehavet,bir canlılık;bir heyecan,bir durgunluk...böyle de çifte bir kişilik karmaşası,kargaşası.eğlenmek mi istersiniz?yoğusam dinlenmek mi?evvet her ikisinden de birer buçuk porsiyon lütfen.denize mi girelim dağa mı çıkalım?ondan da koy.aynı porsiyon devam.kalabalık mı dinlenelim,yanlız mı eğlenelim?hobaa...e en iyisi gitmeyelim.alışmadık göte don giydirmeyelim.bu sene de donsuz mu gezelim.keselim..ve rüzgar nerden eserse diyelim.e diyelim demesine de,ne kadara nereye götürür bizi bu rüzgar?uçsak mı?gene mi uçmaya geldi konu?ohooo...koy götüne rahvan gitsin o zaman..ne diyim ben sana daha.bilemedim.git işte.

28 Temmuz 2010 Çarşamba



uçmak istiyorum ben ya..valla canımdan bezdim.bu iş denen bok nası bişe ya.benim işim uçmak olsun kardeşim.çocukken uçardım ben ne güzel.hop beşiktaş.serencebey.aşşağa koyver gitsin.bi yerde bela kokusu mu aldım.zınnn.hemmen bitiyim.kurtarıyım masumları.bi hayır duası alıyım yeter.para neymiş.hıh..
tatil nası bişeydi bi hatırlasam.o yazları üç aylık deniz safalarını,o misss gibi sorumluluksuz günlerimi bir hatırlasam..nası topuk yapıcam.ben bile şaşıcam.ama..yok uçucam ben.taaaaaaa iplerin birbirine değdiği yere kadar.valla...

26 Haziran 2010 Cumartesi

Ruhumuza dinginlik veren, olabildiğince huzur bulmamızı sağlayan güzide şehrimiz Edirne tam bir kuş boku diyarıdır. Evet yanlış duymadınız ‘’ KUŞ BOKU’’….
Verdiği tüm manevi hizmetlerin yanında bonusu budur. Memleketin güvercin popülasyonu burada yoğunlaşır. Üzerinize şans olarak yağar netekim. İşimiz tepelerde olduğundan mütevellit karşılaştığımız güvercin yavrularının barınma ve korunma gibi doğal ihtiyaçlarını zevkle ve iştahla üstlenmekteyiz elbet:)
Görene kadar anlamıyorsunuz ne menem bişedir güvercin yavrusu.işte şöyle bişe

Bu yavru yaklaşık bir haftalık.yumurtayla kıyaslarsak(3x2)yavrunun boyutları da ortaya çıkacak.ıyyyyy bu ne menem bişedir demek haklı bir tepkidir korkmayın.kendisi pek bir sevimsiz ve burun direği kırarcasına kokuludur.Uzak durun.Uyarmadı demeyin.

13 Haziran 2010 Pazar

bir ara yakalayabilirsem fotoğrafını çekmeye yelteneceğim bir karşılaşmamdan bahsedeyim dilerim.peki.

kendisi bir top.havası kaçmış terkedilmiş bir top.şimdi yazarken tam da hatırlayamadım nerdeydi.göztepe-erenköy arası bir yer sanırım.yanından hızlıca geçerken her seferinde aynı açıdan yakalıyorum kendimi ona bakarken.garip.

trenin hep oralarda yavaşlamasını umuyorum ama tabi aynı fikirde değiliz.o da garip.

kendisi(yani top)erkek.ona baktığınızda farkettiğiniz tek şey bu oluyor zira.

üzerine kallavi çizilmiş erkeklik organı tam takım çünkü.

bir penis ve naçizane taşşakları..

resim için trenin yavaşlamasını bekleyeceğiz.mecbur.
iş sebebiyle zebil ettiğim hayatımın yolda geçen kısmı yurdumun şirinlikleri ile dopdolu sayın kendim.işte bir örnek..


kelimeler kifayetsiz ve daha bir çok şeysiz kalıyor bu durumda.ne desek ayıp kaçacak sözgelimi.


bir fotoğraf ya da bir farkediliş neler anlatır neler..

yer : karaköy-kadıköy vapuru

fotoğraftakiler : insan toynağı

lan bu nası histir?blog yazayım,facebook açayım,aman msn de varmış bide başka zırtlıklar..bilgisayar alemine yeni düşmüş biri olarak vay halime.eşşek kadar adam olmuşun hala bilmiyon mu la bunları gibisinden insafsız kişilerce el ense çekmeler.vs...


hahah..bok vardı sanki.bilgisayar olmadan önce ne halt ediyodunuz diye sorarlar adama.kalem kağıda muhtaç günlerimiz çok da uzak geçmiş sayılmaz.neyse işte..teknoloji özürlü ben hasta ruh artık aranızda a.k(bu da hoşuma gitti.sık sık kullanıcam a.k..:)
hoşgeldim vesselam.