26 Ekim 2015 Pazartesi

John Grant - Marz

chuck palahniuk günce ile delirtir..

9 Ekim 2011 Pazar

pazar takıntısı...

10 Eylül 2011 Cumartesi

Öldü işte.son nefesini de özgürlüğüne kavuşmak adına verdiği amansız savaşta yitirdi muhakkak.çırpınışlarını, telin gerisinde uzanan yeşillik ve hasret kaldığı rüzgara kendini özlemle savuruşlarını görmesem de,ah o özgürlüğe tekrar kavuşmak için kavgayı asla bırakmadığını biliyorum yine de.kanında vardı bu onun.hayata pek çok açıdan bakabilen,umursamaz,asi,nerde beleş oraya yerleş düsturunu kendine hayat felsefesi edinmiş özgür ve anarşist ruh.bazı durumlarda muhatap olduklarını canından bezdiren inadı ve kişiyi allak bullak eden saldırganlığıyla bir serseri.ne çok yer gördü kim bilir.ne çok anı ne çok pislik.umurunda mıydı ?sanmam.yapmaya geldiği şeyi yaptı yaşadığı şu kısacık hayatta.doğrusu da buydu.boş durmadı bir an.sıkılmadı da.şikayet etmedi hiçbir şey için.açlık,hor görülme,öldürülme korkusu yıldırmadı onu.kendine biçilen hayatı dibine kadar yaşamaya çabaladı sadece.işte sonunda geldiği bu yerde kapana kısılmıştı.onu hapsedenler ya da hapsoluşuna umursamayan bizler,onun özgürlüğüne ulaşmak için verdiği savaşı anlamadık.zira bizler bu kelimeyi telaffuzdan öte kullanmadık.kendi kutularımıza sevgimizden kapıyı aralık bırakıp izledik yalnız.doğamızda olanı inkar eden bizdik,korkularımızı korkumuzdan yaşayamayanlar. korkmadı o. kirlendi. dövüldü. kovuldu ama vazgeçmedi. ölüme sebebiyet vermekten kirlendik hep birlikte.
yine.
Nasıl da basitti hepimizin gözünde yaşamı.almaya korkmadık.üşenmedik.gizliden sevindik hatta.bize bahşedilmeyeni ondan almak güldürdü bizi.
’’hadi bakalım şimdi uç da görelim’’ dedik içimizde.

kanadımız kırık. kıskandık.
uçmak her şekliyle yasaklanmışken ne mümkündü özgür olmak.
sana içiyorum kanatlı dostum kara sinek…

8 Ağustos 2011 Pazartesi

acı..



elinde şişeyle oturdu.
bildi sonrasında olacakları.
bilmezden geldi.
sanırdı kafası böyleyken gerçekti her şey,
hissedilen yalnız bu zamanlardadır.
geri kalan zamanlar herkes hep başkadır,
başkasıdır.
kendine geldiğini sezer,
sezdiğini sanır,
sandığını düşünür,
düşündüğüne emin olur.
öyle olmalıdır.
bir süre kendi olur,
dahası fazla kaçar.
aldanır, yiter ,kırılır ,kırar
kendini tekrarlar.
yeniden dener.
sahte de olsa sever kendini,
ötekine ne kadar sahteyse o kadar gerçektir kendine.
tüm acısı bundandır.
acısı olmadığından acısı büyür,
kendini büyütür,
besler , acıtır.
bilir ki acı yaşamanın en gerçek kanıtıdır.
kanarsan yaşarsın ,
yaşıyorsan kanamalısın.
acı en büyük erdemdir.
kendi acısını kendi yaratır.
hastadır ruhu acısıyla hastalanır.
bulaştırır sağlıklı geçinenlere,
zevk alır.
hastalanır.

8 Şubat 2011 Salı



yüreği soğutan...soğuğu unutturan.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Brazzaville: Asteroid Fields

yollara vesiledir..



bahçalarda kereviz gel bize bazı bazı..!

kısa zaman önce dostlarımdan ikisini yurt dışına uğurladım.aslına bakarsanız pek dost canlısı bir tip sayılmam.bir elin parmakları kadarlar diyebilirim.zor bulunduğunda kolayca bırakamıyorsunuz diyeceğimi düşündünüz, ama o da öyle olmadı.gidişleri üzmedi beni.üzülseydim,hatta bir parça ağlasaydım arkalarından kim bilir herkes onları ne kadar sevdiğimi söyleyecekti.ama kazın ayağının öyle olmadığını ben öğrendim.onlar adına mutluyum,hatta onlar adına heyecanlanıyorum bile diyebilirim dürüstçe.yakın olduğumuzu biliyor ve bu durumdan keyif alıyorum.bencil olmak istemiyorum.yanımda olmalarını isteyecek kadar zavallı mıyım?hayır bir parça zavallıyım ama bu o parça değil..

15 Ocak 2011 Cumartesi


vayy dedim aç mısın?hem de nasıl dedi utanmadan arsızca.dudağının kenarında belirdi bir an sinsi sırıtış.yılan gibi.kendini yılana benzeten birini daha duymamıştı.içinden dedi,ben duymadım.tahmin ettim.neye benzediğini kendinden başka kim bilebilirdi.ve benden.o sırıtış yüzünden silindiğinde bildiğini anladı.itiraf başlangıçtı sadece.gerisi gelecekti.bekledi.kafasının içinde kendine ettiği tüm sözler,küfürler,yeminler bir an dökülüverdi.hepsini yakaladım.sustu.daha fazla açık etmek istemedi.ne istediğini biliyorum dedim.gözümü kararttım.değişim şarttı.sormalıydım.hala açtı.zorladım.bildiğini biliyorum dedi.ne istediğimi biliyorum.yemenin elzem olduğu şeydi,yaşamının onunla beslenmene bağlı olduğu şey.şeydi..meyveydi sözgelimi.kitaptı.filmdi.müzikti.sigaraydı..ihtiyacın olan diğer şeylerin arasındaydı.yanındaydı.arkasındaydı.üstündeydi..adı kimilerince konulmuş ama seslendirilmişti yalnız.nasıl doyarım?dedi,sustu yine.yüzü bulandı,gözleri kendini nasıl ele vereceğini geçirdi içinden.gördüm.bir andı.geçti gitti..

22 Kasım 2010 Pazartesi

ışık, biraz daha IŞIK..


İçeri girdi. girişten başlayarak tüm ışıkları teker teker yaktı. koltuğun arkasına hızla ilerledi. ayakkabıları hala ayağındaydı. çantası omzunda.fişi taktı.abajur az da olsa aydınlattı salonu.koridora doğru yürüdü.karanlıktı.biraz daha ışık için buzdolabının yanında düğmeyi aradı gözünü koridordan ayırmadan.yandı.biraz daha ışık.en sevdiği bölüm şimdi başlamıştı.bunu yaparken kendini başka yerlerde hayal ederdi.saniyeler sürerdi sadece.başka bir evde, başka bir koridorda,başka biri olurdu.düğmeyi çevirdi.yavaşça aydınlanan koridorda bir an için yoktu.soluna uzandı.düğmeye bastı ve hızlıca açtı banyonun kapısını.temiz.hemen kafasını sağa doğru çevirdi vakit kaybetmeden.en zorlusu burasıydı.hemen önünde ve sağında iki kapı daha.önce sağ kapıya davranırsa içeri girdiğinde düğmeyi açana kadar geçen zaman içinde arkasında kalan koridoru göremeyecekti.önündeki kapıya yürüseydi henüz aydınlanmamış olan diğerinin önünden savunmasızca geçmiş olacaktı.hep tereddütte kalmıştı.kısa sürdü.sağındaki kapıya yürüdü.ardına kadar açtı.bir adım geriden düğmeyi aradı.ışık.hemen çevirdi kafasını hızlıca atıldı son kapıya.aynı anda hem düğmeyi hem kapıyı açtı.odanın ortasına kadar yürüdü.rahattı.son odadaydı.arkasında karanlık köşe bırakmamıştı.birden bir şeyin koridordan hızlıca salona doğru geçtiğini gördü.gördü mü?sadece gözünün ucuyla.dev adımlarla salona koştu.balkon kapısı açıktı.tereddüt etmek yoktu artık.hemen perdeyi açtı.yok.o anda beyninde şimşekler çaktı.gözünde ani bir ışık parlaması sanki.bir kapı daha kalmıştı.her zaman çantasını bıraktığı koltuğun yanında bir kapı daha.salon içinde bir oda daha.hemen kendine geldi.rahat bir nefes aldı.kapı oynamamıştı bile.oynasa bilirdi.oynasa bunu tüm komşular bilirdi nerdeyse.ahşap kapı öylesine kükrerdi ki oynadığında ona hak verirdiniz.yine de baktı.temkinliydi.sadece bir göz yanılsaması olduğuna inandı.ve tüm bu aydınlıkta artık içi rahat ayakkabılarını çıkarttı.çantasını yine aynı yere,koltuğun üstüne bıraktı.açtığı gereksiz bütün ışıkları bir bir söndürdü.masanın üzerinden bir çikolata attı ağzına.

Kendine ayırabildiğini sandığı tek akşamda oturduğu yerden devam eden göz yanılsamalarıyla günü bitirdi.böyle bitmemeliydi tatili..

5 Eylül 2010 Pazar

Nasıl yaptım bunu dedim kendime. aç karnımı doyurmaktan fazlası olmalıydı nedeni.özendim mi bunu ustalıkla yapanlara.yoksa tür olarak vahşiliğimi mi kanıtlamak istedim kendime.acımasızlığım o kalabalığın içinden kendime döndüğümde bitmeliydi oysa.yapamadım.devam ettim.sonunu görmek istedim.her insan hayatında bir kez de olsa bu vahşeti yaşamıştır dedim.hangi tarafta olduğunu anlamaya çalışmıştır.bulaşmıştır eli bir masumun kanına.ya soğukkanlılıkla devam etmiştir bu yolda; ya da lanet etmiştir yaptıklarına.
Mide bulantısı ve titremenin ardından toktum artık. ama dedim ya devam ettim. o büyük insan egom devam etmemi istedi benden. zayıftım. çaresiz katlandım. ellerimi ne kadar yıkasam da çıkaramadım kokusunu.kanı her yanıma bulaşmıştı bir kere üstelik.acemiliğim,kendimi yapmak zorunda bıraktığım şey için kontrolümü başlarda tamamen yitirmeme yaradı denebilir.
Yaptım evet. sadece bir kısmını yiyebilsem de, bıçak marifetiyle karınlarını yarıp iç organlarını çıkarttığım balıklar ızgara edilmişlerdi bir kere. artık koku tüm eve yayılmıştı. koca bir kase salata eşlik etti yanlarına. bir hiç için elimi kana bulamıştım. üstelik rakı almayı da unutmuştum gelirken.
Bir daha asla yapamayacağımı düşündüğüm bir şey artık balık ayıklamak.tüm balıklardan özür dilerim….